Fr, 29.Mär.2024 - 15:47
Türk Yazarlarin En Cok Satan Kitaplari

Ömrümden Uzun Ideallerim Var

Suna Kırac
"Çalışmaya başladığım ilk günden itibaren, bu topluluğun profesyonelleşmesi için büyük çaba sarf ettim.
Sağlığım müsaade ettiği ölçüde de bunu yapmaya devam edeceğim.
Bugüne kadar birlikte çalıştığım her kademedeki arkadaşımdan sevgi, saygı ve ciddiyet gördüm. Bunun için mutluyum.
Zaman zaman çalıştığıma pişman olduğum anlar oldu, ama geriye dönüp baktığımda dolu dolu bir hayat ve hatıratımı yazacak kadar güzel ve heyecanlı anılar var."
Suna Kıraç


Radikal Gazetesinde kitapla ilgili cikan yazi:

Ömrümden Uzun İdeallerim Var... Suna Kıraç'ın kendi hayatını anlattığı kitabın adı çarpıyor ilk olarak göze. Çok iddialı bir isim olarak düşünüyorsunuz. Ama sayfaları karıştırmaya başlayınca kitabın adıyla Kıraç'ın yaşamının ne kadar örtüştüğünü görüyorsunuz. Suna Kıraç'ın anlattıklarına geçmeden önce bu kitabın onun için öneminden bahsetmek gerekiyor. Evlat edindiği kızı İpek'in evlerine ilk geldiği gün yani 1 Şubat'ta ASL hastası olduğunu öğreniyor Kıraç.
Bir kas hastalığı olan ASL kısa zamanda insanın tüm fiziksel yetilerini yok ediyor. Ancak hastanın zihinsel fonksiyonları ve belleği hiç bozulmuyor.
İşte Suna Kıraç da artık sadece gözleriyle konuşabiliyor. Ömründen Uzun İdeallerim Var, onun hayatının ilginçliği kadar hastalığıyla da bağlantılı olan bir isim. Kıraç bu kitabı hazırlamaya karar verdiğinde tüm hayatı boyunca aldığı notları bir araya getiriyor. Kitabın ilk bölümünü de kendi kaleme alıyor.
Çocukluğunu, genç kızlığını, büyük aşkı İnan Kıraç'ı ve evlat edindiği İpek'i kendi cümleleriyle anlatıyor kitapta Kıraç. O melekelerini yitirince de bu iş Rıdvan Akar'a düşüyor. Kitabın eksik kalan yönlerini Akar tamamlıyor ve İnan Kıraç Ömrümden Uzun İdeallerim Var'ın 3 Haziran'da eşine doğumgünü hediyesi olarak yayımlanmasını sağlıyor.

Beklenmeyen bebek

Suna Kıraç ya da ilk soyadıyla Koç, Türkiye'nin en ünlü ailelerinden birinin son çocuğu olarak açıyor gözlerini dünyaya. Bunu hem şans hem şanssızlık olarak niteliyor kitabın kendi yazdığı bölümünde. İki kız ve bir erkek çocuğu olan Koç ailesinin yeni bir erkek diye beklediği bebek kız doğunca pek de keyifli karşılanmıyor. Mavilerle bezenmiş bir odada büyümek zorunda kalıyor ve aileyi hayal kırıklığına uğratmanın verdiği yükle hem sorunsuz bir çocuk olmaya dikkat ediyor Kıraç. Kendi çocukluğuyla birlikte aile tarihini de anlatıyor Kıraç bu ilk bölümde. Vehbi Koç'un nasıl baba olduğunu, Sadberk Hanım'ın nasıl bir anne olduğunu okuyorsunuz onun satırlarında. Kıraç ailenin son çocuğu olduğu için 'refah' dönemlerinde katılıyor Koçlara. Vehbi Koç'un neredeyse tüm isteklerini yerine getirdiği bir dönemde.
Tek hayali var o zaman Ankaralı Koçzadelerden Vehbi'nin:
Artık İstanbul'da başarılı olmak. Suna Kıraç ve kendinde üç yaş büyük ablası Sevgi Gönül'ün ortaokul yaşına gelmesiyle de bütün aile toplanıp İstanbul'a göç ediyorlar. Dört kardeşin büyükler ve küçükler diye ayrıldığında anlatıyor Kıraç. Kendisi ve Sevgi Gönül küçükler; Rahmi Koç ile Semahat Arsel büyükler kategorisinde. Zaten İstanbul'da olan Rahmi Koç ile Semahat Arsel'in yanına geliyor bütün aile ve Koçlar için yeni bir hayat başlıyor İstanbul'da. Vehbi Koç çocuklarına Batılı iyi bir eğitim vermek istediği kadar onların geleneklerine bağlı olmasını da istiyor ve bu yönde eğitiyor. Hatta tıpkı ailenin tüm kız çocukları gibi Arnavutköy Kız Koleji'ni bitiren Kıraç eğitimine ABD'de devam etmek isteyince babası hem evde kalır hem de ağabeyi Rahmi Koç'dan daha iyi bir eğitim alır kaygısıyla onu vazgeçiriyor. Sonra İnan Kıraç'la evleniyor Suna Kıraç, iş hayatına atılıyor. Teker teker ideallerini gerçekleştiriyor. Sonra da ortaya bir kitaba sığmayacak kadar uzun bir hikâye çıkıyor. Sözü Kıraç'a vererek kitaptan bazı bölümleri cımbızladık biz de meraklısı için.

Ayşe Saşa-Suna Kıraç dostluğu

Sınıfımızın fenomen isimlerinden Ayşe Saşa'yı Koleje girdiğimde ilk yıl, 12 yaşında tanıdım. Çok değişik bir kızdı. Gel zaman git zaman çok iyi arkadaş olduk. Arkadaşlığımız o denli ilerledi ki ailelerimiz tanıştı ve görüşmeye başladı. (...) Nasıl olduysa Ayşe, Atıf (Atıf Yılmaz) enişteden sonra Cerrahei tarikatından dostlar edindi. Anlayamayadığım şekilde dine döndü. Beş vakit namaz kılmaya başladı ve dindarlığın ölçüsünü örtünmeye kadar götürdü. Hayatta en son örtüneceğini düşünebileceğim insan Ayşe olabilirdi. Bir gün Nakkaştepe'deki ofisime geldi. Gözlerime inanamadım. Tabii örtünmeden örtünmeye fark var. Simsiyah çarşaf örtüsü gibi sıkma baş. Yemek yediğimiz yerde herkes bize baktı. Beş vakit namazın ve dindar olmanın huzur verebileceğini kabul ettiğimi, örtünmenin bir şekil olduğunu, bunu anlayamadığımı söylediğim zaman verdiği cevap beni tatmin etmedi.

Ona hep İnan'dım.

İnan yaşamımdaki en güzel hediyeydi. Onun varlığı ile yaşamım daha anlamlandı. Çok mutlu ve uyumlu bir aile yaşamı kurduk. Birbirimizi kırmadık. İş yaşamındaki farklı konumumuz ve rollerimizi evimize taşımadık. Bugün ise İnan benim için bambaşka bir değer kazandı. Çünkü yaşadığım bütün zorluklar, sıkıntılar ve hastalık sürecinde yanımda o vardı. Ondan güç aldım ve ona hep İnan'dım. Ömürlerden uzun bir ideal: Eğitim Gönüllüleri Vakfı Ne olacak bu memleketin hali demekle memleketi yönetenleri kıyasıya eleştirmekle bir yere varamayız. Mutlaka bu sorunun çözümünün bir parçası olmak durumundayız. Bu da ancak örgütsel bir hareketle oluşabilir. Eğitim noksanlığı! Yaşanılan tüm olumsuzlukların kökeninde hemen hemen başlıca neden budur. Bunun için eğitim devlete bırakılmayacak kadar önemli bir konudur. Eğitim yalnız özel sektör kuruluşlarının halledeceği bir konu da değildir. Genel eğitim alanında en büyük bir sivil toplum hareketini başlatalım ve devletin özellikle 7-16 yaş grubundaki verdiği eğitime bir destek programı oluşturalım ve nesillerin daha iyi yetişmelerini sağlayalım.

İstanbul'un Pera'sı var

Pera Müzesi'ni halka maleden, çok kısa sürede tanınmasını sağlayan ve daha da önemlisi bir çekim merkezi olmasına neden olan gelişme yine Suna Kıraç'ın öngörüsüyle gerçekleşti. Osmanlı'dan çıkmış, tek 'Doğulu oryantalist' olarak tanımlanan Osman Hamdi Bey'in ünlü 'Kaplumbağa Terbiyecisi' tablosu TMSF tarafından açıkartırmü usulüyle satışa çıkarılacaktı. Suna ve İnan Kıraç Vakfı Sanat Danışmanı Ahmet Keskiner telefon ettiğinde İnan Kıraç yurtdışı seyahatinden yeni dönmüştü. Ahmet Keskiner, o gün müzayedede 322 tablonun satışa sunulacağını, eğer müze için almak istedikleri bir parça varsa iyi bir fırsat olduğunu işaret etti.
İnan Kıraç, müzayedeye katılacağını söylediğinde Suna Kıraç'ın yüzünde o tanığı gülümseme belirince, "Osman Hamdi Bey'i mi düşünüyorsun?" diye sordu. Yanıt, "Evet"ti. Osman Hamdi Bey'in tablosu için açıkartırma 1 trilyon 950 milyon liradan başlayacaktı ve bu bile Türkiye için bir rekordu. İnan Kıraç bir kez daha "ciddi misin?" diye sorma gereği hissetti. Suna Kıraç "Evet, istiyorum" dediğinde, İnan Kıraç'ın karşılığı kesin ve netti: "Peki, alınmıştır."
EFNAN ATMACA (Arşivi)
Bu ürünü alanlar başka neler almışlar?
 
Değerlendirme
Eklenildiği tarih: 07-04-2021
Yazar: Pınar Tınaztepe Kaya
Vehbi Koç'un kızı olmaktan öte kendi yolunu bulan, kendi idealleri ve hayalleri olan, fikirlerini gerçekleştirene kadarki süreçte tüm zorluklara göğüs geren güçlü ve başarılı bir kadın hikayesidir; bu kitap... Hasta yatağında dahi yaşama sevincini, azmini kaybetmeyip mücadeleye devam etmiş.  Hem bir evlat, hem bir iş kadını, hem bir anne, hem de bir eş, hem ülkesi için mücadele eden bir gönüllü olarak karşımıza çıkan Suna Kıraç'ın bu kitabı; birçok insana ve biz gençlere yol göstereci ve ilham verecidir. Kitapta rahmetli Vehbi Koç'un altın değerindeki çok ama çok değerli öğütleri de bizlere yol gösterici niteliktedir.  Biyografi okumayı severlere bu kitabı tavsiye ederim.