Fr, 19.Apr.2024 - 21:17
Türk Yazarlarin En Cok Satan Kitaplari

İstanbul Hatırası

Ahmet Ümit
Yedi tepeli şehre çökmüş kasvet yüklü bir bulut, son nefesini vermiş yedi kurban...


Tarihî yarımadada işlenen sıra dışı bir cinayet, Başkomser Nevzat’ı harekete geçirir. Katil, avcuna antika bir sikke bıraktığı kurbanın cesedi üzerinden çözülmesini istediği bazı mesajlar vermiştir. Aynı cinayet ritüelinin parçası olmuş kurbanlar peşi sıra gelir; tüm kurbanların elinde bir sikke vardır ve her biri şehrin parlak dönemlerinde yaşamış bir imparatorunun döneminden kalma tarihi bir yapının önüne bırakılmıştır. Kurbanların ortak özelliği, İstanbul’a olan ihanetleridir. Peki katilin özelliği nedir?


Şehrimizle birlikte yitirdiklerimize, birbirimize bakıyorduk.


Byzantion, Konstantinapol ve İstanbul... Sahipleri, sakinleri değişse de, yeni isimler edinip farklı karakterlere bürünse de değişmeyen bir şey var tarihi yarımadada; eskimeyen güzelliği. Ahmet Ümit İstanbul Hatırası’nda artık tehdit altında olan bu güzelliği merkeze alıyor ve yüksek gerilimli polisiyesiyle okuru hipnotize ederken aktardığı tarihi bilgilerle İstanbulluluk bilincini de canlandırmaya çalışıyor.


Şehre bakıyorduk denizden. Sisler içindeydi İstanbul... Sisler içinde deniz... Sisler içinde teknemiz. Sultanahmet'in minareleriydi görülen, Ayasofya'nın kubbesi, Topkapı Sarayı'nın kuleleri. Hiç yağmalanmamış, yıkılmamış, kirletilmemiş gibiydi şehir. Güneş doğmadan bir anlığına beliren bir hayal gibi... Büyülü bir bulut gibi... Bir masal imgesi gibi... Yeni kurulmuş bir kent gibi... Taze bir başlangıç gibi... Genç, umutlu, güzel... (590 Sayfa)
ISBN: 9789750845987
Yayın evi: Everest
13,90 €
16,90 €
18 % daha ucuz

Weitere Informationen

“CENNET VE CEHENNEMDEN DAHA GÜÇLÜ BİR ŞEY VİCDAN!..”  


Ahmet Ümit'le Söyleşi: Irmak Zileli 


Ahmet Ümit, son romanı “İstanbul Hatırası”nda insan eliyle katledilen İstanbul’u anlatıyor. Olay örgüsünde karşımıza çıkan cinayetler aracılığıyla asıl katilin insanoğlu olduğu evrensel bir cinayetle bizleri yüzleştiriyor. 

Tarihin, kültürün, doğanın ve kentlerin katli. Genel bir söylem olarak sıkça telaffuz ettiğimiz, İstanbul’un zengin tarihi ve kültürü bu romanda aktarılan bilgiler ışığında gerçeklik kazanıyor. 

Yazar, tüm romanlarında olduğu gibi “İstanbul Hatırası”nın olay örgüsünü de kültürel bir temanın etrafında oluşturuyor. Yalnız kültür değil, işe tarihi ve arkeolojiyi de katıyor. Romanın bu özelliğinin yüzleşmeyi daha can yakıcı kıldığını da söylemeliyiz. Gözünün yaşına bile bakmadan yakıp yıktığımız, yağmaladığımız bu kentin tarihini daha iyi bilsek bir şey değişir miydi diye sormadan edemiyor insan. 
“İstanbul Hatırası” kitapçılarda yerini aldığı günden bu yana, gazete ve dergilerde çıkan röportajlar romanın bu boyutu üzerinde duruyor. Biz Ahmet Ümit okurlarının “İstanbul’un yağmalanan tarihi” ve romanın konusu, kurgusu hakkında yazarın düşüncelerini esas itibarıyla öğrendiğini düşünerek söyleşimizi farklı bir noktaya yönelttik. Ümit’le polisiye roman ekseninde, edebiyat-insan ilişkisini, iyi-kötü, suç ve vicdan kavramlarını konuştuk… 
“Son romanınız üzerine yapılan röportajlar esas olarak romanın ana karakteristiğinin İstanbul oluşunu odaklandı. İlk soruda ben de bu konuya girmek istiyorum ancak daha sonra söyleşimizi polisiye roman etrafında örelim istiyorum. Okurlara farklı bir pencere sunmuş oluruz böylece. Romanda olay örgüsünün gereği olarak çeşitli cinayetlerin peşine takılıyoruz, ama sanki asıl cinayete kurban gidenin İstanbul olduğu fikri oluşuyor…” 
“Aslında bu kitabı yazma nedenim tamamıyla İstanbul. Bir serüven romanı yazayım, bir polisiye roman yazayım İstanbul’da geçsin değil, tam tersine İstanbul romanı yazayım, ama bir serüven romanı, aynı zamanda bir gezi romanı, aynı zamanda bir felsefe romanı, aynı zamanda bir tarih romanı… Hepsini içeren bir roman olsun diye düşünüyordum. Ama her şeyden önce İstanbul’un romanını yazayım… Çıkış noktam orasıydı. Çünkü burası benim en sevdiğim şehir ve bu şehre bir vefa borcum var. 

Onu ödemem lazım. Bu şehir çok şey vermiştir bana. Pek çok insandan daha çok şey vermiştir. Beni ben yapmıştır. Hayatı öğretmiştir, yazar yapmıştır. İkincisi, İstanbul dünyanın en güzel şehri. En derin kültüre sahip olan şehri. 

Fakat insanlar bunun farkında değil. Farkında olmamak bir yana bir de, soyuyoruz, talan ediyoruz, yağmalıyoruz. Öteden beri benim romanlarımda, bu topraklardaki kültür –hem etnik kültür, hem dini kültür– yoğun olarak dikkatimi çekiyor; bunları kullanıyorum ben. Bunu anlatırken şöyle bir yanılgıya düşmemek lazım, İstanbul tarihini anlatmıyorum. 

‘Bab-ı Esrar’da da tasavvufu anlatmıyordum. Ben tasavvufu bilemem ki. Tarihi bir tarihçi kadar bilemem ki. Ben bu şehrin insanlar üzerindeki etkisini anlatıyorum. Neyi anlatırsak anlatalım, tarih, kültür, şehir, hepsi insan ruhu anlatmak içindir. Edebiyatın asıl işlevi budur. Edebiyat asla bir ideolojiyi, bir dini, bir şehri övmek ya da yermek gibi bir amaca sahip olamaz. 

********** 

"Bu yaz tatilinde ne okuyayım" diye soran sayın okurlarıma "İstanbul Hatırası"nı şiddetle tavsiye ediyorum." Mehmet Barlas Sabah Gazetesi Yazari 
Bu ürünü alanlar başka neler almışlar?
 
Değerlendirme
Eklenildiği tarih: 26-05-2010
Yazar: Ömer
Kitabin tanitimini okudum. Begendim. Cok iyi bir konuyla romanini sarmalamis Ahmet Ümit! Tebrik ederim.
Okumak icin heyacan duyuyorum.