Fr, 22.Nov.2024 - 16:03
Araştarma - İnceleme

Ergenekon'un Çöküşü - 2

Zihni Çakır
Ergenekon’un Çöküşü-1 kitabıyla, yargıya intikal eden ve peş peşe yapılan operasyonlarla deşifre sürecine giren Ergenekon örgütünün yapılanmasına yönelik şifreleri ilk kez kamuoyuna aktaran yazar Zihni Çakır, Ergenekon’un Çöküşü-2 kitabında da örgütün eylemleri ve tarihsel sürecini bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor.
Kitabında: “Peki kim bunlar?
Neyi amaçlıyorlar?
Nasıl örgütleniyorlar?
Ergenekon ana gövdesini hangi dallar oluşturuyor? Nereden güç alıyorlar? Kimleri örnek alıyorlar?” sorularına yanıt veren Çakır, örgütü de; “TSK mensubu ve sivil şahısları kullanarak kirli emellerine ulaşma amacı taşıyan ve desteğini kurumlara yerleşmiş yandaşları ve yabancı istihbarat birimlerinden alan, iç ve dış tehdit tanımlaması için yapılabilecek en önemli kurumsallaşmış yapı” diye tanımlıyor.
Bir terör örgütü olarak anılan Ergenekon için; “Atatürk’ün adını, ilke ve inkılâplarını maskeleme yaparak, illegal kazanç, gizli istihbarat, legal ve illegal faaliyetler, naylon terör örgütü kurmak, naylon şirketler oluşturmak, suikast ve propaganda gibi yöntemler vasıtası ile bir örgütlenme” şeklinde tanımlamalarını devam ettiren Yazar Çakır, örgütün amaçlarını da şöyle açıklıyor:
“Gizlilik prensipleri altında Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm devlet kademelerini ele geçirip, örgütün amaçları doğrultusunda bir devlet yapısı kurmak.”
2. Kitabında da milli mücadele dönemi bazı yapılanmaların Ergenekon’a benzerliğine işaret eden yazar Çakır, bu iddiasını Ergenekon’a ait bir belge ile so-mutlaştırıyor.
AKSAZ TOPLANTISI
Kitabında, 1997 Haziranında Marmaris Aksaz Deniz Üs Komutanlığı’nda yapılan ve 5 Kasım 1997 günü KKTC’de düzenlenen Toros-2 tatbikatında Hüseyİn Kıvrıkoğlu’na suikast girişimine uzanan bir gizli toplantının tüm ayrıntılarına da yer veren Zihni Çakır;
“1997 yılı Haziran ayı…
Marmaris’in uzağında bir koy.
Bugün dünyadaki en büyük deniz üslerinden biri sayılan yer;
Aksaz Deniz Üssü.
Üssün kapısından forsları dalgalanan komutanlık araçları bir bir girmeye başlar. Üssün giriş kapısındaki hareketliliğin farkında olanlar sadece giriş kontrol kapısındaki erler, uzmanlar, astsubaylar ve omzu rütbeli komutanlarıdır. Ülkeyi irtica yaygarasıyla postallara emanet etmeyi bir demokrasi bilinci sayan hiçbir kalem toplantıdan haberdar değildir. Elbette askerlere servis yapan sözde gazeteciler hariç. Onların sayısı da bir elin parmaklarını bulmaz” satırlarıyla, toplantıya dair tüm detaylara sahip olduğunun da işaretlerini veriyor.
Toplantının, daha önce bazı siyasiler ve gazeteciler tarafından da dile getirilen ve ordu içerisindeki mezhebi bir yapılanmanın fiili müdahale ısrarları ile çatışma şeklinde geçtiğine dikkat çeken yazar Zihni Çakır, iddialarını da o günü canlı bir şekilde yaşayan ve ismini açıklamadığı tanığının ağzından aktarıyor.
Toplantı ile ilgili detayları anlatan yetkilinin, “… İşte tam bu sırada toplantı başlarken çantasına bile dokunmadan etrafını seyreden komutanlardan biri (D.A) söze girerek ve askeri terbiye üslubunun çok uzağında bir edayla; demokrasinin, hak ve özgürlüklerin hak edenler tarafından kullanılabileceğini, Silahlı Kuvvetlerin ülkenin rejiminin ve laikliğin, Atatürk ilke ve inkılaplarının bekçisi olmaktan çıkarılıp basit bir dernek haline çevrilmesine daha fazla tahammül edemeyeceklerini dile getirdi.
Askerin kanlı da olsa derhal yönetime el koyması gerektiğini ifade edecek kelimeleri sıralamaya devam ediyordu ki; komutanlardan biri devreye girerek, söz konusu toplantının bir cunta toplantısı olmadığını, kendilerinin de iktidarın ve başbakanın tutumundan rahatsız olduklarını, ancak meselelerin demokratik ve hukuki yollarla çözülmesinin, hem ordu hem de toplum açısından daha yararlı olacağını ifade etti.
Hatta gerekirse kabine üyeleri üzerinde psikolojik ve fiili baskılar uygulayarak bir hükümet değişikliği ve sonrasında da erken seçim sürecinin başlatılabileceğini ekledi” ifadelerini aktaran Çakır, bu tartışma son-rasında fiili müdahaleye şiddetle karşı çıkanların temsilcisi olan komutanın, darbe isteyen kişiye dönerek silahını doğrulttuğunu ve “bu ülkeyi Suriye yapmanıza asla müsaade etmem. Bu kurumda mezhebe dayalı bir komuta kademesi oluşturma hedefinizin önünde ömrüm elverdiği sürece dururum” haykırışları arasında başkalarının da telkini ile toplantı salonunu terk ettiği iddialarını aktarıyor.
Zihni Çakır, suikast kararının da bu toplantının hemen akabinde darbe yanlısı şahısların Ankara Çayyolu semtinde gerçekleştirdikleri bir toplantı sonrası alındığını öne sürüyor ve KKTC’de gerçekleşen ve kurşun sekmesi olarak açıklanan suikast girişimine yönelik teknik bilgileri de kitabında aktarıyor.
ÜÇ KRİTİK TOPLANTI
2. Kitapta, Ergenekon örgütünün provakatif eylemlerine de işaret eden yazar Zihni Çakır, 1999 Yılı Aralık Ayı, 2001 Yılı Kasım Ayı ve 2006 yılı Nisan Ayında yapıldığını iddia ettiği ve günlerini de vererek aktardığı toplantıların; Hablemitoğlu cinayeti, Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet Gazetesi’ne yönelik bombalı saldırılara ışık tuttuğuna dikkat çekiyor.
Bu toplantılara katılanların Ergenekon’un sağ ve sol kanatlarını temsil ettiği iddiasını da öne süren Zihni Çakır, bu toplantıların, Ergenekon’un yeniden yapılanma sürecine girdiği 1999 yılı ile başlamış olmasını da tesadüf görmüyor.
Çakır, 1999’da yapılan toplantıda, “Ergenekon: Analiz Yeniden Yapılanma, Yönetim ve Geliştirme Projesi-İstanbul, 29 Ekim 1999” isimli bir belge dağıtıldığını, bu belgede yapılan eylemlere ve saldırılara yönelik ipuçları bulunduğu iddiasını da ortaya atıyor.
HEDEFTEKİ GAZETECİLER
Ergenekon örgütünün tüm eylem ve hedeflerini bütün çıplaklığı ile Ergenekon’un Çöküşü-2 kitabında anlatan Yazar Zihni Çakır, örgütün bazı gazetecileri yerli ve yabancı istihbarat birimlerine çalışmakla suçladığını da öne sürüyor.
Ajanlık suçlamasının, örgütün AR-GE birimince hazırlanıp “komutanlık” makamına sunulan bir raporda yer aldığına da işaret eden Çakır, bu isimlerden bazılarının örgütün ölüm listesinde olduğuna da dikkat çekiyor.
Kitapta, yerli ve yabancı istihbarat birimlerine hizmet etmekle suçlanan gazetecilerin tamamının isimlerine yer veren Çakır, hedefteki gazetecilerin de Cengiz Çandar, Ali Bayramoğlu ve Erdal Şimşek olduğu iddiasında bulunuyor.
Bilindiği gibi örgüte yapılan operasyon sonrasında, örgütün tetikçilerinin bazı sansasyonel suikast ve eylem hazırlığında olduğu tespit edilmişti.
ERGENEKON’UN DEŞİFRE EDİLEMEYEN KOLU: KÜRŞAD HAREKETİ
Örgütün ana gövdesini oluşturan kollarına yönelik iddialarda da bulunan yazar Zihni Çakır, örgütün Vatanseverler, Kuvvacılar, Atabeyler ve Ulusalcılardan sonra Pantürkist kanadını temsil eden kolunu da açıklıyor.
Tamamen Pantürkist akımın yeni versiyonu olarak tanımladığı bu kanadın adının “Kürşad Hareketi” olduğunu öne süren yazar, Kürşadcıların, “karalayıcı ve yıpratıcı propagandalarla, ordu ve siyasi yelpaze arasında suni çatışma ve kavga ortamı yaratma” eylemlerinde bulunduğunu öne sürüyor.
Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanlığı’nı engellemek için bazı kendi internet siteleri ve aynı anlayışa sahip siteler vasıtasıyla karalama kampanyası başlatanların bu kanat olduğuna işaret eden Çakır, “Buradaki amaç hükümet ile ordu arasında çatışma çıkarıp bir müdahale yapılmasını sağlamaktı” diyor.
Çakır bu yapının, “28 Şubat’ta tankları yürüterek balans ayarı yaptık” iddiasında bulunanlar tarafından da destek gördüğünü öne sürüyor.
MHP ÜZERİNDE KİRLİ HEDEFLER
Ergenekoncuların MHP’de yönetimi ele geçirerek örgütün vurucu kanadını bu partiye bağlı Ülkü Ocakları vasıtasıyla güçlendirme amacı taşıdığı iddiasını ortaya atan yazar Zihni Çakır, Ergenekon üyesi olmakla suçlanan Veli Küçük’ün, bazı gazetecileri, akademisyenleri ve adı mafyada anılan isimleri evinde toplayarak MHP üzerine planlar kurduğunu öne sürüyor. Güler kömürcü, Ümit Özdağ, Sedat Peker bir araya gelerek, MHP’de, Ümit Özdağ’ın lider olmasını temin etmeye çalıştıklarına dikkat çeken Çakır, Veli Küçük’ün, yeni bir oluşum başlatıp bu çerçevede Yılma Durak’ı bile çağırıp dört-beş kere görüşme yaptığını iddia ediyor.
Bu girişimlerine bazı gazetelerin de destek sözü vermiş olabileceğini açıklayan yazar Zihni Çakır, Veli Küçük’ün Devlet Bahçeli ile ilgili olarak çevresindekilere sık sık, “bu adamı pencereden aşağı atmadan bu parti kurtulmayacak. Devlet Bahçeli gitsin kim gelirse gelsin.
Ben Yunanistan’dan PASOK’tan bir adam getirip bu MHP’nin başına koysaydım bu kadar tahrifat yapmazdı” şeklinde ifadeler de kullandığını iddia ediyor.
Çakır, Küçük’ün bu çabalarının nedenini, “MHP’de liderliği ele geçirmek, milyonlarca ülkücü genç üzerinde tahakküm sağlamak anlamına geliyor. Ergenekon örgütünün son zamanlarda eleman sıkıntısı içerisine girme nedenlerinden birinin de Devlet Bahçeli’nin Ülkü Ocaklarını her ne ad altında olursa olsun çete yapılanmalarından arındırma kararlılığı olarak açıklanabilir. Hal böyle olunca MHP’de liderliği ele geçirmek, hem siyasi arenada güçlü bir şekilde yer almak hem de tabandaki milyonlarca genç gücü her türlü eylemde kullanacak güce ulaşmak” olarak açıklıyor.
(224 Sayfa / Ergenekon'un Çöküşü - 2 / Zihni Cakir / Neden Kitap / www.turkkitap.de / Türk Kitabevi Tel: 0049 69 250506 / Türkische Buchhandlung Frankfurt/M) site:turkkitap.de / En Ucuz Kitap, Film ve Müzik CD'leri www.turkkitap.de adresinde )
Yayın evi: Neden Kitap
9,70 €
Bu ürünü alanlar başka neler almışlar?
 
Değerlendirme
Yorum bulunmamaktadır: Yorum yazınız!