Mart 2013
Kampanyası
(5 Kitap Birarada)
Catherine Cusset
TÜRK KITABEVI'NIN MART 2013 KAMPANYASI KAÇMAZ!..
DOGAN KITAP TARAFINDAN YAYINLANAN VE BESTSELLER OLMUS 5 ROMAN 51.60 EURO YERINE SIMDI SADECE 15,- EURO!.. % 70 INDIRIMLI!... Bu romanları özelilkle kadın okuyucuların çok seveceğinden kuşku yok!.. Soluksuz okuyacaksınız.
ISTE SETIMIZDEKI KITAPLAR:
1) Bir Bekleyenim Olsa / Anna Gavalda:
Anna Gavalda’nın bu kitabı, daha ilk satırından itibaren okuru saran bir öykü derlemesi. Gavalda hayal gücünü kullanmayı çok iyi biliyor ve yeteneği, her seferinde hedefi on ikiden vuruyor.
Televizyondan katil olduğunu öğrenen bir pazarlamacı, tecavüzün acımasız bir öç almaya yönelttiği sessiz veteriner kadın, çalan bir cep telefonunun berbat ettiği bir randevu, bir yayıncıya büyük umutlar bağladığı kitabını götüren genç bir anneye kitabın elde ettiği müthiş başarıyla gelen servet ve şöhret!..
Küçük dertleri, acıları, kusurları, yalnızlıkları, sevme ihtiyaçları, bazen bastırılmış nefretleri, kolay mutlulukları, edilmesi imkânsız mutsuzluklarıyla insanların yüreklerine yapılan bu kısacık yolculuk sona erdiğinde, sadece bir tek şeyden pişmanlık duyuyorsunuz: bu yüz kırk dört sayfayı yutarcasına okumuş olmaktan. Anna Gavalda, “Bir yerlerde bir bekleyenim olsun isterdim” diyor. Randevuya pek çok kişinin koşacağı kesin.
2) Erkek Nedir Bilmezdim / Jacqueline Harpman:
Kırk kadın... Bir mahzende kapatılmış, birbirlerine sarılmalarına bile izin verilmeyen kırk mahkûm. Üstelik içlerinden biri "gerçek hayat"a dair hiçbir şey bilmiyor. Geçmişinde ne bir aşk var ne bir erkek ne de bir anı... Ama o "düşünce"yi üretiyor, zamana yeni bir anlam veriyor. Ve direniyor... Bu kadın, romanımızın anlatıcısıdır. Bir gün diğer kadınlarla birlikte mahzenden onun çevikliği sayesinde çıktıklarında da karşılaştıkları bomboş dünyaya karşı direnişini sürdüren kadındır.
Jacqueline Harpman, tıp ve psikoloji eğitimi almış, yazarlık serüveni uzun aralıklarla gelişmiş, duyarlı ve soru sormaya yatkın bir yazar. "Erkek Nedir Bilmezdim", aslında başlığının ötesinde bir anlam taşıyor. Bakire olan ve hep bakire kalacak bir kadının hikâyesi bu, ama bakirelik durumu yalnızca fiziksel değil, yaşamsal da. Karşılaştığı dünya da bildiğimiz dünya değil. Boş kalmış, sadece cesetlere rastlanabilen bir çöl. Kusursuz bir anlatımın egemen olduğu roman hiç’liğe seslenen bir şarkı olarak nitelendirilebilir. Psikolojinin karanlık tünellerinde dolaştığı, felsefî sorularla dolu olduğu halde akıcılığından hiçbir şey kaybetmeme gibi bir özelliği de var üstelik. "Erkek Nedir Bilmezdim" gerilim dozu iyi ayarlanmış bir bilimkurgu olarak da kabul edilebilir, fantastik edebiyatın iyi bir örneği olarak da... Nasıl okursanız okuyun, duygularınızı harekete geçirmesine engel olamayacaksınız. Kafanıza sorular üşüşecek hayata dair...
3) Kadınca Bir Hayat / Catherine Cusset:
Üniversitede öğretim görevlisi olan Jane, günün birinde kapısının önünde bir paket bulur ve geçmişine doğru bir yolculuğa çıkar. Çünkü paketin içindeki metinde anlatılan onun hayatıdır. Bu metinde çok özel anlar bile anlatılmaktadır. Jane bunu yazabilecek kişileri –ki bunlar çoğunlukla hayatına giren erkeklerdir– düşünürken karşısına sürpriz bir isim çıkar. Yıllarca Jane’i izleyerek yazılan bu metinler, hem bir oyunun hem de bir intikamın parçasıdır. 2000 Yılında Fransa’da Kadın Okurlar Edebiyat Büyük Ödülü’nü alan "Kadınca Bir Hayat" insanı ve insanca duyguları ön planda tutan bir roman. Hem gerilim yaşatan hem de edebî tatlar veren bu romanı özelilkle kadın okuyucuların çok seveceğinden kuşku yok.
4) Alır Götürürüm Seni / Niccolò Ammaniti:
"Alır Götürürüm Seni" hepsi birbirinden ilgi çekici bir insan kalabalığını bir araya getiriyor. Tüm bu kalabalığın ortasında da ilkgençliğini yaşayan Pietro duruyor. Bu roman biraz da onun yeni hayat deneyimleri üzerine...
İtalyan yeni gerçekcilik akımının önemli isimlerinden Niccolò Ammaniti’nin kalemi aynı zamanda bir kamera görevi görüyor. Sinemasal bir anlatımın egemen olduğu romanda dünyayı keşfetmenin acıları ve gençlik denen o kocaman yara var. Üstelik hiç düşmeyen bir tempoyla...
5) Aşkın O Çok Yavaş Adımı / Hector Bianciotti:
Arjantin’den Avrupa’ya bir yolculuk... 25 yaşında bir gencin var olma mücadelesi... Avrupa’da onu bekleyen şiddetli yoksulluk, yalnızlık ve başıboşluk... Hector Bianciotti’nin hayat hikâyesini anlattığı romandan, "Aşkın O Çok Yavaş Adımı"ndan söz ediyoruz. Daha önce "Gecenin Güne Anlattığı" isimli romanında Arjantin’deki günlerini yazmıştı Bianciotti, şimdi de hayatının başka bir dönemini paylaşıyor okuyucularıyla. Bu yaşlı kıtada geçirdiği ilk günleri, Fransızca tarafından evlat edinilme öyküsünü... Ana kucağından, anadilinden uzak, yardım arayarak ayakta ve dimdik durmaya çalışan bir gencin hikâyesini... Bir özgürlük hikâyesi bu. Üstünden yıldızlar, ünlü kişilikler geçen güçlü bir hikâye.
Hector Bianciotti, geride kalmış açlık ve gençlik günlerini okuyucusuyla paylaşırken, ince, derin ve edebî bir dil kullanıyor elbette. Yazarak, kendi hayatını temize çekiyor bir anlamda. Fransa’nın, Fransızca’yla sonradan akraba olan, bu dil ustası hayata dair önemli şeyler söylüyor romanında. Hepsinden önemlisi de şu galiba: gitgide gürültülü bir hal alan hayatın içinde "aşkın o çok yavaş adımı"nı hâlâ duyabilenler yeni bir başlangıca selam verebileceklerdir. O zaman selam olsun sana, Hector Bianciotti!..
DOGAN KITAP TARAFINDAN YAYINLANAN VE BESTSELLER OLMUS 5 ROMAN 51.60 EURO YERINE SIMDI SADECE 15,- EURO!.. % 70 INDIRIMLI!... Bu romanları özelilkle kadın okuyucuların çok seveceğinden kuşku yok!.. Soluksuz okuyacaksınız.
ISTE SETIMIZDEKI KITAPLAR:
1) Bir Bekleyenim Olsa / Anna Gavalda:
Anna Gavalda’nın bu kitabı, daha ilk satırından itibaren okuru saran bir öykü derlemesi. Gavalda hayal gücünü kullanmayı çok iyi biliyor ve yeteneği, her seferinde hedefi on ikiden vuruyor.
Televizyondan katil olduğunu öğrenen bir pazarlamacı, tecavüzün acımasız bir öç almaya yönelttiği sessiz veteriner kadın, çalan bir cep telefonunun berbat ettiği bir randevu, bir yayıncıya büyük umutlar bağladığı kitabını götüren genç bir anneye kitabın elde ettiği müthiş başarıyla gelen servet ve şöhret!..
Küçük dertleri, acıları, kusurları, yalnızlıkları, sevme ihtiyaçları, bazen bastırılmış nefretleri, kolay mutlulukları, edilmesi imkânsız mutsuzluklarıyla insanların yüreklerine yapılan bu kısacık yolculuk sona erdiğinde, sadece bir tek şeyden pişmanlık duyuyorsunuz: bu yüz kırk dört sayfayı yutarcasına okumuş olmaktan. Anna Gavalda, “Bir yerlerde bir bekleyenim olsun isterdim” diyor. Randevuya pek çok kişinin koşacağı kesin.
2) Erkek Nedir Bilmezdim / Jacqueline Harpman:
Kırk kadın... Bir mahzende kapatılmış, birbirlerine sarılmalarına bile izin verilmeyen kırk mahkûm. Üstelik içlerinden biri "gerçek hayat"a dair hiçbir şey bilmiyor. Geçmişinde ne bir aşk var ne bir erkek ne de bir anı... Ama o "düşünce"yi üretiyor, zamana yeni bir anlam veriyor. Ve direniyor... Bu kadın, romanımızın anlatıcısıdır. Bir gün diğer kadınlarla birlikte mahzenden onun çevikliği sayesinde çıktıklarında da karşılaştıkları bomboş dünyaya karşı direnişini sürdüren kadındır.
Jacqueline Harpman, tıp ve psikoloji eğitimi almış, yazarlık serüveni uzun aralıklarla gelişmiş, duyarlı ve soru sormaya yatkın bir yazar. "Erkek Nedir Bilmezdim", aslında başlığının ötesinde bir anlam taşıyor. Bakire olan ve hep bakire kalacak bir kadının hikâyesi bu, ama bakirelik durumu yalnızca fiziksel değil, yaşamsal da. Karşılaştığı dünya da bildiğimiz dünya değil. Boş kalmış, sadece cesetlere rastlanabilen bir çöl. Kusursuz bir anlatımın egemen olduğu roman hiç’liğe seslenen bir şarkı olarak nitelendirilebilir. Psikolojinin karanlık tünellerinde dolaştığı, felsefî sorularla dolu olduğu halde akıcılığından hiçbir şey kaybetmeme gibi bir özelliği de var üstelik. "Erkek Nedir Bilmezdim" gerilim dozu iyi ayarlanmış bir bilimkurgu olarak da kabul edilebilir, fantastik edebiyatın iyi bir örneği olarak da... Nasıl okursanız okuyun, duygularınızı harekete geçirmesine engel olamayacaksınız. Kafanıza sorular üşüşecek hayata dair...
3) Kadınca Bir Hayat / Catherine Cusset:
Üniversitede öğretim görevlisi olan Jane, günün birinde kapısının önünde bir paket bulur ve geçmişine doğru bir yolculuğa çıkar. Çünkü paketin içindeki metinde anlatılan onun hayatıdır. Bu metinde çok özel anlar bile anlatılmaktadır. Jane bunu yazabilecek kişileri –ki bunlar çoğunlukla hayatına giren erkeklerdir– düşünürken karşısına sürpriz bir isim çıkar. Yıllarca Jane’i izleyerek yazılan bu metinler, hem bir oyunun hem de bir intikamın parçasıdır. 2000 Yılında Fransa’da Kadın Okurlar Edebiyat Büyük Ödülü’nü alan "Kadınca Bir Hayat" insanı ve insanca duyguları ön planda tutan bir roman. Hem gerilim yaşatan hem de edebî tatlar veren bu romanı özelilkle kadın okuyucuların çok seveceğinden kuşku yok.
4) Alır Götürürüm Seni / Niccolò Ammaniti:
"Alır Götürürüm Seni" hepsi birbirinden ilgi çekici bir insan kalabalığını bir araya getiriyor. Tüm bu kalabalığın ortasında da ilkgençliğini yaşayan Pietro duruyor. Bu roman biraz da onun yeni hayat deneyimleri üzerine...
İtalyan yeni gerçekcilik akımının önemli isimlerinden Niccolò Ammaniti’nin kalemi aynı zamanda bir kamera görevi görüyor. Sinemasal bir anlatımın egemen olduğu romanda dünyayı keşfetmenin acıları ve gençlik denen o kocaman yara var. Üstelik hiç düşmeyen bir tempoyla...
5) Aşkın O Çok Yavaş Adımı / Hector Bianciotti:
Arjantin’den Avrupa’ya bir yolculuk... 25 yaşında bir gencin var olma mücadelesi... Avrupa’da onu bekleyen şiddetli yoksulluk, yalnızlık ve başıboşluk... Hector Bianciotti’nin hayat hikâyesini anlattığı romandan, "Aşkın O Çok Yavaş Adımı"ndan söz ediyoruz. Daha önce "Gecenin Güne Anlattığı" isimli romanında Arjantin’deki günlerini yazmıştı Bianciotti, şimdi de hayatının başka bir dönemini paylaşıyor okuyucularıyla. Bu yaşlı kıtada geçirdiği ilk günleri, Fransızca tarafından evlat edinilme öyküsünü... Ana kucağından, anadilinden uzak, yardım arayarak ayakta ve dimdik durmaya çalışan bir gencin hikâyesini... Bir özgürlük hikâyesi bu. Üstünden yıldızlar, ünlü kişilikler geçen güçlü bir hikâye.
Hector Bianciotti, geride kalmış açlık ve gençlik günlerini okuyucusuyla paylaşırken, ince, derin ve edebî bir dil kullanıyor elbette. Yazarak, kendi hayatını temize çekiyor bir anlamda. Fransa’nın, Fransızca’yla sonradan akraba olan, bu dil ustası hayata dair önemli şeyler söylüyor romanında. Hepsinden önemlisi de şu galiba: gitgide gürültülü bir hal alan hayatın içinde "aşkın o çok yavaş adımı"nı hâlâ duyabilenler yeni bir başlangıca selam verebileceklerdir. O zaman selam olsun sana, Hector Bianciotti!..
Yazar: Catherine Cusset
Yayın evi: Dogan Kitap
15,00 €
Yazar:
Bu ürünü alanlar başka neler almışlar?
Değerlendirme
Yorum bulunmamaktadır: Yorum yazınız!