Do, 21.Nov.2024 - 16:30
Araştarma - İnceleme

Açık Yaranın Sesi - Bir Politik Anlatı Olarak Ahmet Kaya Şarkıları

İlkay Kara
Hem Türkiye’deki toplumsal mücadelenin müzikle ilişkisine bakan hem -biyografik olmasa da Ahmet Kaya’nın hayatının arka planına mercek tutan, okurken mutlaka eşlik edilecek şarkılar bulunacak bir kitap!..

Ahmet Kaya’nınki 1957’de Malatya’da başlayıp 2000 yılında Paris’te sürgünde sonlanan, içinden göç, yoksulluk, devrimcilik, hapishane, albümler, konserler, şiirler, yasaklamalar, toplatma kararları, televizyon programları, ödüller, hayranlar ve şöhret geçen bir hayat. İlkay Kara, bu hayatın şarkılara da sinen yansımalarına bakarak bir tür “direnişin” ve “kapanmayan yaraların sesi” olarak Ahmet Kaya şarkılarındaki politik tutumları ele alıyor, Türkiye’deki toplumsal muhalefetin zaman içinde ürettiği anlam dünyasını Ahmet Kaya şarkıları aracılığıyla açığa çıkarmaya çalışıyor. Ahmet Kaya’nın düne, şimdiye ve geleceğe dair bakış açılarının şarkı sözleri aracılığıyla izlendiği Açık Yaranın Sesi’nde Ahmet Kaya repertuvarındaki mücadele tecrübesini anımsatan şarkılar; yas şarkıları; “sızı”lı şarkılar; ihbara, ihanete ve korkuya dair şarkılar; tezgâhtarların, fabrika kızlarının, emekçilerin şarkıları; açlığın ve yoksulluğun şarkıları; aşk şarkıları; dağlara söylenen, Kürt sorununa dair şarkılar teorik bir zemine oturuyor. Hem Türkiye’deki toplumsal mücadelenin müzikle ilişkisine bakan hem -biyografik olmasa da Ahmet Kaya’nın hayatının arka planına mercek tutan, okurken mutlaka eşlik edilecek şarkılar bulunacak bir kitap. “Bana bir çocuk diyor ki, ‘Ahmet Abi ben bugüne kadar Ferdi Özbeğen’i dinliyordum, devrimcilerin böyle şarkılar yaptığını bilmiyordum. İzin verir misin, devrimci olabilir miyim?’ diyor. Bir taraftan başka biri diyor: ‘Ahmet Abi senin için komünist diyorlar, çok üzülüyorum..." (182 Sayfa) www.turkkitap.de / Arka Kapak Yazisi.
ISBN: 9789750526763
Yayın evi: Iletisim
11,70 €
13,70 €
15 % daha ucuz

Weitere Informationen

Kitaptan bir bölüm: ".... 1990’ların başından itibaren sokağını ve yoldaşını kaybetmiş, zindanlarda kaybolmuş bir oğul olarak “Beni bul anne” diye yakaran Ahmet Kaya’nın hüzünlü şarkıları, içinde bir eve dönüş isteğini barındırsa da bir şehirden, bir yurttan ayrılış acısını da dile getirir. On yıllık bir süre içinde Kürtlerin yerlerinden yurtlarından edilmeleri, zorunlu göçün yeni zamanlardaki hikâyesi etrafında yaratılan bir çeşit sessizlik Ahmet Kaya’nın sürgün edilmesine neden olan o kakofoniyi yaratır. Çocukluğun, gençliğin yitimine dayanan Ahmet Kaya, çok sevdiği memleketinin kaybına dayanamamanın sancısını, sıla hasretini gurbet türkülerine ekler ancak yeni bir yüzyılı, memleketinin kar altından çıkan kardelenlerle dolu çiçekli dağlarını ve halkının politik mücadelesinin değişen yüzlerini göremez... Politik müziğe yeni bir nefes getiren Ahmet Kaya’nın kıymetini takdir edemeyen ve onu şiddetli bir yalnızlığa, yabancılığa ve dilsizliğe sürükleyen, onu yaşatamayan Türkiye, onlarca şarkısına konu yaptığı ve neredeyse kehanet sözleriyle okuduğu ölümden, ölülerden hiç ders almaz, barış sözlerini unutur, birlikte eşit ve özgür yaşam hayali uğruna verilen mücadeleleri hiçler, eleştirel düşüncesine de kalbinin sesine de bir yercik dahi bulamaz. 
Bu ürünü alanlar başka neler almışlar?
 
Değerlendirme
Yorum bulunmamaktadır: Yorum yazınız!