Jamal
Selahattin Demirtaş
“Onunla bir çöp bidonunun başında tanıştım; çekingen, utangaçtı. Aç olduğu her halinden belliydi, yine de çöpü karıştırıp karıştırmamakta kararsızdı.
… Kapkara gözlerinin feri sönmüş, omuzları çökmüş, dudakları çatlamıştı. Çöpten bulup çıkardığım ilk yiyeceği ona uzattım; tereddüt etti, gözleri doldu, boğazı düğümlendi.
… Verdiğim mısır ekmeğinden ısırırken onu adeta incitmemeye çalışıyordu, belli ki ‘nan’ın kıymetini biliyordu, ‘nankör’ değildi yani.
Birkaç parça daha yiyecek tutuşturdum eline; ilk defa gülümsedi, bembeyaz dişleri yüzünü aydınlattı.
Birbirimizin dilini konuşamıyorduk, ancak iyiliğin evrensel diliyle anlaşmak zor değildi.”
Düşenlerin, sürülenlerin, yersiz yurtsuz bırakılanların, içlerinde bir anda “tık” diye bir şeyler kopanların, acımasızca işleyen bir çarkın dişlilerinde öğütülenlerin son sığınağıdır sokak.
Orada insan olmanın/insan kalmanın, dayanışmanın, bir dilim ekmeği paylaşmanın mutluluğu da yaşanır; yüzüstü bırakılmanın, tepetaklak yere çakılmanın acısı da. İnsanların en güzel hallerine de tanık olunur, en kötücül hallerine de.
Ama sokağın “sesine” kulak vermek değildir aslolan, o “sesin” bizzat kendisi olmaktır. Sokak özgürlüktür çünkü, özgürlük sokaktadır.#Jamal #SelahattinDemirtaş #9786256742284 #turkkitap.de #türkkitabevi #dipnotyayinlari
… Kapkara gözlerinin feri sönmüş, omuzları çökmüş, dudakları çatlamıştı. Çöpten bulup çıkardığım ilk yiyeceği ona uzattım; tereddüt etti, gözleri doldu, boğazı düğümlendi.
… Verdiğim mısır ekmeğinden ısırırken onu adeta incitmemeye çalışıyordu, belli ki ‘nan’ın kıymetini biliyordu, ‘nankör’ değildi yani.
Birkaç parça daha yiyecek tutuşturdum eline; ilk defa gülümsedi, bembeyaz dişleri yüzünü aydınlattı.
Birbirimizin dilini konuşamıyorduk, ancak iyiliğin evrensel diliyle anlaşmak zor değildi.”
Düşenlerin, sürülenlerin, yersiz yurtsuz bırakılanların, içlerinde bir anda “tık” diye bir şeyler kopanların, acımasızca işleyen bir çarkın dişlilerinde öğütülenlerin son sığınağıdır sokak.
Orada insan olmanın/insan kalmanın, dayanışmanın, bir dilim ekmeği paylaşmanın mutluluğu da yaşanır; yüzüstü bırakılmanın, tepetaklak yere çakılmanın acısı da. İnsanların en güzel hallerine de tanık olunur, en kötücül hallerine de.
Ama sokağın “sesine” kulak vermek değildir aslolan, o “sesin” bizzat kendisi olmaktır. Sokak özgürlüktür çünkü, özgürlük sokaktadır.#Jamal #SelahattinDemirtaş #9786256742284 #turkkitap.de #türkkitabevi #dipnotyayinlari
ISBN: 9786256742284
Yazar: Selahattin Demirtaş
Yayın evi: Dipnot Yayinlari
9,95 €
48 % daha ucuz
Weitere Informationen
Zavallı bir kedinin sırtından para kazanmaya çalışmak pek haysiyetli bir davranış değil, tamam, kabul ediyorum.
Ama benim de mide, bağırsak, işkembeden oluşan bir karnım var ve onu doyurmam gerek, yarına kadar hayatta kalsam yeter.
Yarından sonrası mı?
Öbür güne kadar hayatta kalmaya çalışırım tabii ki. Ama şanını sokaklara borçlu bir kedinin sırtından para kazanma işinin gelecek vadettiği pek söylenemez.
İşe daha bugün başlamama rağmen kendini veli ve nimetten sayan müşteriler de şahsiyet sahibi kedi de sorun çıkarmaya başladı.
Neymiş, sokakların kralı bir kedinin sırtını okşatmak için para istenir miymiş?
Yok hayvana yazık değil miymiş, yok beni zabıtaya şikayet edeceklermiş. Oysa bu işten herkes kazançlı çıkacaktı; 8 gel gör ki bu millete laf anlatmak deveye hendek atlatmaktan daha zor, yeminle.
Aslan parçası kedi, sırtı okşandığı için stres atacak, memnun olacaktı. İnsanlar pamuk şekeri kedinin sırtını okşayarak stres atacak, memnun olacaklardı. Ben de kişi başı 10 TL alıp stres atardım ve memnun olurdum, fena mı? Kediler yüz değişik ses, köpekler on değişik ses çıkarabilirler. Ama benim işe aldığım kedi gün boyunca “mırrr” dışında ses çıkarmayıp tırnaklarını göstererek herkesi tırmalamayı kafaya taktığından tek bir müşteriden bile para alamadım.
Kedi benim gibi sokakta yaşıyor. Onun da evi, arabası, ayakkabısı yok. Cep telefonu, sevgilisi, parası ve papyonu yok. Papyon önemli, bulabilseydim ikimize de takacaktım, kaliteli müşteri ciddiyete önem verir.
Neyse ki yeni işletmem için kartondan bir tabela yapabildim. Büfeciden emaneten alıp geri vermediğim kalemle üstüne “Kedi Sırtı Okşatmacısı – 10 TL” yazarak “Haydi Bismillah,” dedim.
İstiklal Caddesinde tabelayı önüme koyup duvara yaslanarak oturdum. Gelen geçen herkes altın yumurtlayan horoza bakar gibi hayretle bana bakmaya başladığında tuhaflığı fark ettim: kedi yok! Kedi bulmayı unutmuşum!
Bu yeni işe kendimi nasıl bir heyecanla kaptırdıysam artık, kedi olmadan işletmeyi faaliyete sokmuşum. Sonra bir koşu gittim, ara sokaktan, onur timsali bu kediyi bulup ensesinden tuttuğum gibi işe aldım. Bu arada kedilerin incecik kulağında otuz iki kas vardır.
Marilyn Monroe’nun da altı ayak parmağı var deniliyorsa da külliyen yalan zaten, ama konumuzla alakalı değil...
Yazar:
Bu ürünü alanlar başka neler almışlar?
Değerlendirme
Yorum bulunmamaktadır: Yorum yazınız!