Fr, 27.Dez.2024 - 05:02
Şiirler

Ben Sevgim Için Varım

Mehmet Cansi
"Bu kitapta bir sevgi seli, aşk yumağı ve dürüstlük abidesinden söyleşileri ve şiirleri, dolu kalbin en derinliklerinden gelen sözleri görebilirsiniz. Sevgiyi bilen ve inananlara, ben insanım diyebilenlere, dünyaya sevgi ve dostlukla bakabilenlere... Kalbiniz sevgiyle dolsun dostça kalın.  En güzel şey sevmek ve sevilmek insan olmak; sevgiler ve dostluklar kalıcı olmalı diyorken, kendinizi bulabileceğiniz şiirlerle dolu bu kitabı dostluk dürüstlük ve insanlık adına yazıyorum..."   Mehmet Cansı (Arka Kapak Yazısı)
Yayın evi: Gül Yayinlari

Weitere Informationen

Mehmet Cansı Kimdir? Aslen 30.03.1946 doğumluyum fakat  nüfusa 3 yaş küçük yazdırılarak  doğum tarihim 30.03.1949 olarak kayıt ettirilmiş. Fakir köylü bir küçük çiftçinin üçüncü oğluyum, annenin ilk oğluyum, babamın ilk hanımı ölünce annem ile evlenmişler. Babamın beni okula vermesi maddi imkansızlıkları nedeniyle ve köyde okul olmamasından dolayı hayli imkansız idi. Köydeki tüm çocuklar yakınlarındaki Selimiye köyündeki okula gidiyorlardı. Nüfusa 3 yaş küçük yazıldığım için okula gidemediğime çok üzülüyor ve ağlıyordum. Bir gün ağlamama dayamayan babam Selimiye köyü okuluna gidip öğretmene durumu anlatıyor. Babamın çocukluktan tanıdığı Balıkesir’in Pamukçu köyünden köy enstitüsü mezunu olan Ahmet eğitmen beni görmek istiyor. Babam beni Ahmet eğitmene götürdü. Babamın eski ahbabı olan Ahmet eğitmen kayıtsız olarak 1953’te beni okula aldı. Sevinçten zıplayarak eğitmene ve babama sarılarak onları öptüm ve ağladım. Babam fakirdi ben her sene  okul başlangıcında 3 lira yevmiyeyle iki ay pamuk toplamaya gidiyordum, kazandığım parayla hem babama  katkı sağlıyordum hemde okul masraflarımı karşılıyordum. Okula geç başlamama rağmen çok çalışarak açığımı telafi ediyor ve sınıfımı rahat geçebiliyordum. Ahmet hocam çalışmalarıma bakarak bana elinden gelen yardımı gösteriyordu. Allah rahmet eylesin. 3. sınıfa geldiğimde okula resmi kaydımı da yapmıştı. Kasım 1958’deki depremde Selimiye köyündeki okul çok büyük hasar görmüştü, köyün öğrencileri yeni okul yapılasıya kadar camide eğitimlerine devam ettiler, dışarı köyden gelen öğrenciler camide eğitime dahil edilmediler. Her gün Selimiye köyüne giderek camide ders gören arkadaşlarımdan ders notlarını alarak dışarıdan sınava girip ilkokulu bitirdim. Babamın en küçük oğluydum, benden büyük iki ağabeyim evlenmişti ve babam borçlanarak kendilerine ev yaptırmıştı dolayısı ile beni okutmaya maddi gücü yoktu. Annemin köyünde yaşanan pamuk kalpli dünyalar tatlısı bir dayım vardı, öz dayım değildi annemin kuzeniydi, çevrede yardımseverliği ile tanınırdı. Okul durumumu anlatmak için 3 saat yaya yol yürüyerek Fettah dayıma gittim. Balıkesir'in en büyük merkez köyü olan Macarlar köyünün sayılı zenginlerinden ve Karabey diye anılan Fettah dayım, dayıların en tatlısı beni görünce sevgiyle sarılarak derdimi sorduğunda gözyaşlarımı tutamadım  ve ağlayarak derdimi anlattığımda babamla konuşup halledeceğim dedi. Dayımın can arkadaşı İvrindi’de yaşayan Hasan isimli birisinin yanında işe başladım, gündüzleri okula gidiyor akşamları da hayvanlara bakıyor, evin diğer işleri ile ilgileniyordum, hem para kazanıyor hemde okula gidiyordum, biriktiğim parayı da dayım babama veriyordu, bu sayede babama da maddi destek oluyordum. Ortaokul 2. sınıfı bitirmiştim, yaz tatilinde İzmir in köylerinde yevmiye ile pamuk çapasına gitmiştim, 1960 yılının Haziran ayı idi, hem paramı kazanıyordum hemde okula gidiyordum benden mutlusu yoktu. Ta ki 45 gün boyunca beni İzmir Tepecik hastanesinde yatmaya mahkum eden, adımı dahi unutturan menenjit hastalığına kadar. Bu hastalık hayatımın dönüm noktası oldu, çok istediğim halde artık faal okul hayatım bitmişti, dışarıdan ortaokul bitirme sınavına girerek diplomamı ald 5;m. Okul hayatımın bitmesi beni Şiir yazmaya yöneltti, her fırsatta her köşede elime kağıt kalem alıp şiir yazıyor aynı zamanda da sağlığım elverdikçe çalışarak hayatımı kazanıyordum. 1965 yılında İzmir’de bir çay bahçesinde günlük 20 TL.’ye garsonluk yaptığım dönemlerde İstanbul da Oğuz Film adına Sebahat Oğuz’un düzenlediği artistlik yarışmasına katıldım. Dergilerde fotoğraflarım yayınlandı, yarışmada üç rol oynadım, fakat fakirlik mi dersiniz arkamda destek olmadığını için mi dersiniz olmadı, başaramadım. Hem bulduğum işlerde çalışıyor hemde dışarıdan sınavlara girerek Lise yi okuyordum, Lise 2. sınıf sınavlarımı vermiştim ve başarıyla devam ediyordum. Askerlik çağım gelmişti, 27 Temmuz 1969’da Burdur da  Acemi birliğine teslim oldum, ilk dağıtımda Ankara Polatlı topçu birliğine gönderildim. Askerliğim sırasında lise bitirme sınavlarına da katıldım ama başaramadım ve okul defteri benim için tamamen kapanmış oldu. 01.08.1971’de Çamlın Yiğit Soma Taşkömür Maden İşletmesi’nde işe başladım, aynı zamanda Almanya’ya gitmek için İş ve İşçi Bulma Kurumu’na yazıldım. İş yerindeki haksızlıklara dayanamıyordum, işçinin haklarını savunacak sendikal faaliyetlere başlamıştım, haliyle işten çıkarıldım. Sendikada ki tanıdık arkadaşlar sayesinde Söke’deki Mim Kemal Dedeman Kömür İşletmesi’nde çalışmaya başladım. Düzenimi kurdum derken 130 gün Aydın SSK hastanesinde beni mahkum edecek olan büyük bir iş kazası geçirdim, elimin tam yarısını balta ile kesmişti. Elimin tedavisi için uğraşırken nihayet iyi bir haber almıştım. Almanya’ya Maden işçisi olarak gidecektim. 3 Şubat 1973’de Maden işçisi olarak Almanya Herten’e geldim, o yıllarda Almanya ya gelmek hayatın kurtuluşu anlamına geliyordu. 1974’ de evlendim. 25.02.1976’da bir kızım oldu Yıllar geçtikçe kendime daha rahat daha kazançlı işler buldum. Artık Köln’de Ford fabrikasında çalışıyordum, o dönemlerde Köln’de haftalık yayınlanan Fısıltı gazetesinde şiirlerim yayınlanıyordu, yıllardır kaleme aldığım beni ifade eden şiirlerimin yayın lanması beni çok mutlu ediyordu. Düzenli bir işim düzenli bir aile hayatım vardı, bu dönemlerde 08.06.1978’de bir de oğlum oldu. Bir kızım bir oğlumla mutlu bir hayat sürerken,  akciğer vereminden hastaneye düştüm, Köln Merheim’da ciğe-rimden ameliyat oldum. Tedavim tam 9 ay sürmüştü. Diğer hastalıklarda olduğu gibi hayata ümidimi hiç kaybetmeden direndim ve sağlığıma kavuştum. Sağlığıma kavuştuktan sonra 17.04.1982’de doğan ikinci oğlum ile hayata daha da sıkı sarılmaya başladım. Değişik şehirlerde değişik iş kollarında çalışarak çocuklarımın geleceğini sağladım, nihayet 01.01.2011’de emekli oldum. Kızım bankacılık okulu mezunu, büyük oğlum sanat okulu torna-tesviye mezunu ve küçük oğlum inşaat mühendisi olarak hayatlarını sürdürüyorlar.  Çocuk sevgisinden sonra kızım bana torun sevgisi de yaşattı, dünyalar tatlısı iki tane torunum var. Tek başına hayatını kurmaya çalışan bir maden işçisi iken şimdi bir damat, iki gelin ve torunlarımla birlikte mutlu bir hayatımız var. Emekli olduktan sonra genelde Türkiye’de memleketim Balıkesir’de yaşıyorum, yılın bir bölümünde ise Almanya’ya gelerek çocuklarım ve  torunlarımla özlem gideriyoruz. Ben hayatta tüm insanlığı barışı dostluğu seviyorum. Benim hayatım acılarla dertlerle dolu geçti.  Şiirlerimin çoğunluğu gördüklerim değil yaşadıklarım. Yorgun emekçi adalet ve hak yanlısı Mehmet Cansı’yı tanıyacaksınız bu kitapta. Zengin değil zorluklar içinde okumak isteyen, zorla hayatı irdeleyen, yaşama hevesi olan Mehmet Cansı’yı okuduğunuz için tüm okurlarıma ve bütün insanlığa teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım.
Dertli şair Mehmet Cansı
Bu ürünü alanlar başka neler almışlar?
 
Değerlendirme
Eklenildiği tarih: 30-03-2014
Yazar: Ali ACAR
Burada yazdığım yazı umarım Mehmet CANSI bey'e ulaşıyordur.Balıkesir e konferansa giderken tanıştığım Mehmet bey'in bu kitabını elde etme çabalarım olumsuz sonuçlandı,kitaba ulaşamadım.Sevgi ve saygılarımla.